Dinozoru düşünme! Düşünme onu. Bugün Cuma. Yarın okul yok, sonraki gün de. Akşam oldu mu ödevlerimi yaparım. Sabah oldu mu da erkenden uyanır çizgi film izlerim kimse uyanmadan.
Karnım ağrıyor. Adımlarımı yavaşlatıyorum. Geri kaldım bu sefer de. Semra ablam önden gidiyor. “Alnımızda bilgilerden bir çelenk. Nura doğru can atan Türk genciyiz.” Bu marşı severim. Bu marşı çok severim. Özlem ablam dikenlere basarak yürüyor. Daha eve çok var. Daha çok var.
Dinozoru düşünme!
Önce mezarlığı geçeriz, sonra Devlet Su İşleri lojmanları, yol sağa doğru kıvrılır. Amcamların evinden sonra evler de azalır. Daha çok var bizim eve.
Düşünme dinozoru!
Hava niye böyle sıcak? Koşarsam eğer yol da kısalır. Semra ablamın gölgesini yakalarım. O kaçar ben yakalarım.
Semra ablam arkasını döndü: “Dinozor mu geldi?” Yok, diyorum. Gelmedi. Yoruldum, diyorum beni sırtına alıyor. “Bayrama çok az kaldı,” dedi Özlem ablam. Amcamlar gelir, “Murat,” derler “ne kadar da büyümüşsün sen.” Ben de derim ki, “Ben artık ikinci sınıf oldum.” “Dersler nasıl?” derler ben de, “Çok iyi.” derim. “Erkeklerde ben birinciyim, kızlarda da Gamze.” O da bana, “Aferin” der, harçlık verir.
Sızlanmaya başlıyorum. Ablam beni yere indiriyor. Önlüğümün yakasını düzeltiyorum. Anlıyor ikisi de. Amcamlara gidelim, diyorlar. Ben ağlıyorum. Gitmem onlara. Eve gitmek istiyorum. Yengem kızar, diyorum. Az kaldı,diyorlar.
Düşünme onu. Dinozoru boş ver!
Sandalyeleri üst üste koysam çıksam yukarı doğru. Allah’a kadar çıksam. En büyük ben olsam. Emircan’dan, Abdullah’tan bile büyük olurum. Kimse bana cüce diyemez o zaman. Az kaldı eve az kaldı. Düşünme dinozoru. Çantamı yere atıyorum. Koşuyorum.
Dinozoru düşünme!
Havuzlu bir evimiz olsa, diyorum. Her gün yüzerim. Her gün… Ama dibi pamuktan olacak. Kafamı çarpmam o zaman. Canım da yanmaz. Eve gidince ağaçtan hurma toplarım. Hepsini yerim.
Evimiz göründü. Daha hızlı koşuyorum. Semra ablam elimi tutuyor. Nasıl da terlemiş elim. Karşıya geçiyoruz. Bırakıyorum elini. Koşuyorum. Çok hızlı koşuyorum.
Dinozoru düşünmek yok!
Daha hızlı koşuyorum. Ablamlar geride kaldı. O kadar akıllı bir çocuk olacağım ki artık… Hele bi eve varayım. Hemen ödevlerimi yaparım. Annem banyo yaptırırken de ağlamam. Sabahları hemencecik kalkarım.
Düşünme dinozoru!
Beni unutsunlar diye yorganın altında öylece beklemem. Hemen kalkarım. Hele bi eve varayım. Sürekli yemek yerim. Hemen büyürüm bayrama kadar. Kimse de bana, “Baban sana ekmek vermiyor mu?” demez.
Evimizin bahçe kapısını gördüm. Koşuyorum. Arkamdan bir araba geliyor. Eğer diyorum o arabadan önce bahçe kapısına varırsam babam zengin olur. Bana güzel oyuncaklar alır. Kocaman bir kamyonet! Yok yok! Araba alır, rengi yeşil. Beni her gün okuldan alır. Mahalledeki öbür çocukları da. Hasan’ı, Gülcan’ı… Ama Bekir’i almasın. Onlar zengin. Bakkal dükkânları var.
Araba arkadan yetişiyor. Daha hızlı koşuyorum.
Dinozoru düşünme!
Araba ben daha bahçe kapısına varmadan beni geçiyor. Kaybediyorum. Çok yoruldum. Bir adım… Bir adım daha derken bahçemizin girişine vardım. İncir ağacının altında durdum öylece. Gözlerimi kapadım. Oracıkta salıverdim dinozoru.