Kimselerden önce bilmediğim bir duvar
kıyısına varıp varıp küstüğüm deniz
yakamı bırakmadı sevgi sanılan iyelik
“anısı tükenmiş evler yıkılmalıdır
sarısı solmuş bükük çiçekler”
balkonların eklenmesi gibi koskoca binalara
soluğun boşluklarına takılıyor sözcükler
sözcükler ki ayrılığı dillerken ne kadar sahiciler
geceyi unutup kalkıyorum masayı
boyası dökülmüş bir kavruk sandal
bilmeden kırdığım onlarca bakış
akşamın kalıntısı gözlerim
bir de yağmur yağsa bu yılışık temmuz öğlesi
gölgeye sığınsa çıplak ayaklı çocuk
yıkık bir kent bırakıp ellerinize
ve çatışma sonrası delik deşik duvarlar
korku beyazı yüzler bırakıp
yönü erimi şaşmış kalabaya sızacağım
sonumuz olacak biliyorum unutmadığım
yine de pusula hiç düşmüyor elimden
yolları ansıyorum dikenlerden sorumlu
ölüsünü arayan kuşları ansıyorum
sonra bulutlar gitse yarım bir gök kuşağı
gecenin eklenmesi gibi ayça güneşe
varabilirsek karaya bunca yıkım ertesi
al benekli bir çocuk koşarken uçurtmayı
şarkılar boyarken kızıla yeryüzünü
sokakları yoksul kentler yıkılmalıdır
Şiir sever bir okuyucu olarak çok beğendim.Kaleminize bereket.