Seviyorum kuşkusuz
kaldırımdaki yağmur birikintisinden
su içen kediyi,
çatı altına yuva yapmış kırlangıçları
camlarımı kirletseler de,
seviyorum kuşkusuz
güneşte başıboş tüneyen çamaşır mandallarını.
ikindi olunca bir leylalık çöker habersiz
dost meclisi kurarız; çay, petibör ve ben
gel de bir gör bizi
çok tutmuşum çayda
dağıldı petibörüm
çok özlemişim seni
baktım ki eriyor yüreğim.
Nefesim doru bir at olup
koştu, coştu ve duruldu
aylaklandığımız sokaklarda.
Bir bir mühürledi taşları
zamanın en sinsi cezasının özlemek
olduğunu anlayana dek.
Oysa ki sandalye kapmaca oynar gibi
yaşamalı insan
oturamazsa kenara çekilip
gülerek seyretmeli olup biteni.
ve ben seviyorum kuşkusuz denizi
bir kumru olsam
dalları denizi gölgeleyen
bir çam ağacına konsam Phaselis’te
alttaki balıklara kozalaklar fırlatsam
ikindi çayında çam fıstığı yesinler bugün
bir meltem esti
doldurdu sesimi ormana,
yankılandı durdu antik tiyatroda, öylece.