Kekremsi bir avuntu tadı var havada.
Havanın burnu
havada.
Hava da hava ha!
Adem bu havayı soludu ilkin.
Adem bu Havva’yı soludu.
Havva da bu havayı soludu.
Havva’da Havva ha!
Barındırıyor bünyesinde
atmosferi.
Feri fesi yerinde,
Feridun Düzağaç dinleyiveriyor.
Renkleri sayabiliyor baştan aşağı;
Yeşili,
beyazı,
kırmızıyı…
Ve en çokta
maviyi barındırıyor.
Ve bir bara
bir barbar giriyor.
Ruh düzlüğünde,
Havayı işgal ediyor yarım akıllı Türk.
Barındırıyor bünyesinde bir bar,
barbarları.
Oval oval görüngüler dizginliyor dönüşümümüzü.
Gökyüzünün bünyesinde elementler
dans ediyor.
Ve bir fahişenin parmağında beyaz parlement
dans ediyor.
Kapalı gişe hayaller bünyemizde
dans ediyor.
Havanın gökyüzünde en tutuklu olduğu anlar.
Fahişe fahişenin halinden anlar.
Bir bara bir barbar giriyor,
bar bar bağırıyor.
Ve söndürüyor fahişenin parmağında
dans eden parlementi.
Ruh düzlüğünde.
Ötelenmiş hayaller yaşanıyor vesikalarda.
Ve vesikaların hevesi vesikalanıyor.
Kekremsi bir avuntu ıskalanıyor bu düzlükte.
Bütün mekanizmalar bu örüntüye itaat ediyor.
Ve sıska bir çocuğun hayalleri
ıskalanıyor yine,
Okunmamış satırlar arasında.
O yüzden atmosfer satırları barındırmıyor.
Gelgelelim,
Bu havada garip şeyler var.
Adem bu havayı soludu.
Adem Havva’yı da soludu.
Havadan sudan şeylerden konuştular ilkin.
sonrası malum.