O da ne? Bir karanlık görüyorum. İçine adım attığında çıkmana asla izin vermeyecek bir kara delik. Bu deliğe atacağın bir adımın geri dönüşü olmayacak. Lütfen yavaşça bu yazıyı bir kenara bırak ve bilinçsizlikle mutlu olduğun hayatına geri dön. Bu bir emir değil, bir rica da… Sadece bir ruhun yakarışı….
Teninde, kalbinde bir sıcaklık hissetmeyeli ne kadar oldu? Ne zamandır ne uğruna olduğunu bilmeden çabalıyorsun? Peki neye yarıyor bu çabalayış, kendini bu hayata yakıştıramayış? Sırıtıyorsun bu hayatın içinde, aidiyetsizliğini zapt etmek aldığın her nefeste güçleşiyor. Boylu boyunca ruhunu kaybetmiş bir ceset gibi uzandığın yatak bile kabul edemiyor seni. Çabalıyorsun, arıyorsun, çırpınıyorsun boğulmadan önceki anlamsız çırpınışların boğulma sürecini hızlandırdığını unutarak. Kafanı kaldırıp baktığında bulutlara, dünyanın döndüğünü görüyorsun. Caddeye iliştirdiğinde gözlerini, insanların olağan sıradanlıktan ve amaçsızlıktan yakınmadıklarını görünce dehşete düşüyorsun, düştüğün dehşetle yalnız başına başa çıkmak zorunda olduğunu unutarak. Parantez açıyorsun hayata. Nefreti alıyorsun, umutsuzlukla çarpıyorsun, amaçsızlığa bölüyorsun. Son olarak aidiyetsizliği ekliyorsun bulduğun sonuca, parantezin dışında her şeyi silip atacak solundaki çarpım işaretinden destek alan sıfırı unutarak.
Sonra bir gün bütün bu yaşadığın melankolinin dinamizmini adayabileceğin bir sebep geçiyor eline. Geçici bir süreliğine su serpiyor yüreğine neden sorusuna yakıştırdığın bu cevap. Gerçeklikten uzaklaşmak, kendi kurduğun düş dünyasına tutarsızca dalmak yaşayabilmenin farklı bir yoluymuş, keşfediyorsun. Feyz alıyorsun. Bilinmeyene teslim ediyorsun kendini. Bilinen gerçeklerden bugüne kadar ne fayda gelmiş ki? Sadece sonu görünmeyen yolu değil, yoldaki dikenleri de görebiliyorsun artık, kabullenebiliyorsun. Belki de bu kabulleniş yürümeye, sürünmeye çabaladığın yolda attığın en önemli adım. Bunca yıldır elde ettiği tek şey bu kabulleniş olunca insanın yaşayası kaçıyor, biliyorsun. Sen çırpındıkça daha da dibe batıyorsun. Sen fark bile edemeden kaos bu melankoliden ipleri devralıyor. Melankoliyi bile arar oluyorsun zamanla. Gelen gideni aratırmış. Doğru. Tezatlıklar baş göstermeye başlıyor bu sefer. Mücadele etmen gereken yeni kavramlar biriktikçe hayatında, o kadar artıyor göstermen gereken efor. Artık tükeniyorsun. En zor kısmıysa bütün bu adımları iliklerine kadar hissederek yaşıyorsun. Sanki tüm olaylar yavaş çekimde cereyan ediyor. Sense izlemekle yetinebiliyorsun ve bu içinden çıkamadığın buhranla bir yazıyı daha noktalıyorsun.