Zaman geçiyor, yaşlanıyorsun. Her şey gitdikce kendiliyinde farklı anlam alır. Yıllar önce sana aşılanan bir şeyin anlamı ya değişti ya da tamamen anlamsız hale geldi. Şimdi neyin anlamlı olabileceğine kendin karar veriyorsun.Sadece düşünmek istiyorsun. Boşa yaşamanın bir anlamı olmadığını düşünüyor ve öğrendikçe öğreniyorsun. Yeni bir şey öğrendikçe, bir şeyler için açlık hissedersiniz. İnsanları eskisinden daha az yargılarsınız, onlardan daha az şeyler beklersiniz ,çünkü, kendinize istediğiniz değeri ancak sizin verebileceğinizi bilirsiniz.Ve biliyorsun ki her şey düşünmeyinle başlar ve düşünmeyinle biter. Belki zaman zaman beyninizde fırtınalar kopuyor, huzur bulamıyorsun. Bazen o kadar sessiz ve vecsiz ki bazen kendin bu halinden korkuyorsun. Çoğu zaman olaylara karşı soğuksun ve onlara uygun şekilde tepki vermiyorsun.Belki de konunun derinliklerinde dünyevi, açgözlü veya çıkarcı insanlar olduğunu anlamışsındır. Çoğu zaman sessizsin. Sufilerin dediği gibi, “Az konuşan çok bilir, çok konuşanın az bildiyi gibi.”
Konuşacağın insanları seçmeye başlarsın. Her konuyu herkesle tartışmıyorsun. Çoğu insanın ne demek istediğini anlamadığını biliyorsun. Ama sen kendini her zamankinden daha çok seviyorsun. Belki de kendinle hiç olmadığı kadar çok vakit geçirdiğin içindir. Bu süreçde Tanrı’yı daha iyi tanıyacak ve hissedeceksin.Sonuçta Kuran’da O “Ben onlara şah damarıdan daha yakınım” diyor. Sana verdiği gücü hissediyorsun ve her şeye rağmen seni unutmadığı için mutlusun. İnsanlık adına daha iyi planlar yapıyorsun. Çünkü bu sefer başkalarını değil kendini tanımaya başladın ve başkalarından değil kendinden değişmeye başladın.
Kendin hakkında doğru olduğunu bildiğin birçok şeyin aslında yanlış olduğunu zaten öğrendin. Öğrendin ve kabul ettin. Kendinden kaçamayacağını biliyorsun. Bu hataları kusur olarak görmüyorsun, ya düzeltmeye çalışıyorsun ya da olduğu gibi kabul ediyorsun. Birçok şeyi kabul etmeye başlarsın.Sanki yüksek hızlı bir trende bir an için yavaşlamaya karar vermiş gibisiniz – doğru karar!. Sonuçta, şimdiye kadar kovalamacada ne kadar ilerledin? Daha da düştüğün acı bir gerçektir. Çünkü ihtiyacın olan elementi unuttun: “Ruh!”
Artık gelişimin buna bağlı olduğunu biliyorsun.O zayıf ve yoksun ise ilerleme olamaz. Artık dışı diyil , içi güzelleşdiriyor, ruhu özgür ve sakin olan insanları arıyorsun. Kendini ve iç sesini dinledikçe, her şeyin yükselttiğin kadar anlamlı ve zor olmadığını fark ediyorsun.Genelde geçmişin zamandan değil hayattan olduğunu anlarsın ve ruhunu taklit edecek insanları, kitapları, yazarları, müzikleri bulduğunda mutlu olursun, içinde çiçekler açar. Dünyanın kelimelerle değil, gerçekte bir okul olduğunu anlarsın.Hayatında saçma sapan konuşanları değil, iyi konuşanları yakalamaya çalışırsın. Kendinizden kaçmazsın, baştan beri bir gizem olduğunu bilirsin. Ve her şey kabul eder, seversin. Sufilerin yeni öğrencilerine hangi soruları sorduğunu biliyor musun?Sorular şunlardı: Aşık oldun mu?
Öğrenci hayır derse onu aralarına almazlardı. Aşk onlar için önemliydi. Rab’bin sevgisi değil, dünyanın sevgisi olsa bile. Aşkın karşı cins olmadığını anlayın. Aşk tanrını hissedmek, sana verdiği ruhu hissede bilmeyindir.Sevmek ve sevilmek zorunda değilsin ama onsuz yaşayamazsın. Belki “yaşarım” dersin. Belki yaşıyorsundur ama yolun başındaysan şunun ne kadar zor olduğunu anlarsan güzel. Yol boyunca birçok şey yaşayabilirsin.Ama unutma, istemiyorsan hayır diyebilirsin! Olmadısa, tekrar deneyebilirsin! Aslında hayır demenin ne kadar büyük bir nimet olduğunu anlamak gerekir. Çünkü herkes hayır diyemez. Kimisi yakınlarına, kimisi ailesine, kimisi de kendisine “hayır” diyemez.Ve bu onun cehennemi olur. Yani demem o ki, açgözlü olmayın ama önce kendinizi düşünün. Sonunda kendinle baş başa kalacaksın. İster 19, ister 90 yaşında ol. Yalnızken doğru kararı verdiğini hissed.Bu kararın senden ne aldığın bakmayarak. Bu karmaşada kendini unutma. Kendinde birçok şeyi deneyimleyebilirsin. Kabullen! Korkma, bu sensin…
Əlinə, ürəyinə sağlıqq kankaa❤️
Çok güzel bi makale ✨. Herkese okumayı tavsiye ederim 🤗