Annesinin sesi ile irkildi Aynur. Kim bilir kaç kez çağırmış ta duymamıştı. Yataktan kalkarken ayağı çarşafa dolanıp düştü. Hala uyku mahmuruydu. Annesi bir kez daha seslendi.
“Aynur” “Aynur” “ Gece yatmaz gündüz kalkmaz ne olacak bakalım sonumuz?”
Aynur kıvırcık saçlarını eliyle bastırarak geldi.
“Geldim işte! Ne Var?”
“OO günaydın prenses, kahvaltınızı ayağınıza getirecektim ama kalktınız”
“Tamam ya dalga geçme saat kaç?
“Neredeyse öğlen olacak 11.30”
“Ne? Ayy geç kaldım ya” derken bir yandan soyunmaya başlamıştı. Aceleyle odasına daldı. Dolaptan eşyalarını çıkarıp üzerini giyindi. Salonda hazır duran masanın üzerinden bir şeyler atıştırdı. Annesi onu montuyla görünce kaşlarını çattı.
“Kız nereye gidiyorsun sen giyindin de?”
“Tabiî ki sinemaya”
“Ne sineması be? İş var bugün iş, temizlik yapacağız”
“Olmaz anne! Bugün filmler değişiyor. Erkan’ın yeni filmi gelmiş. Hem unuttun mu? Çarşamba bugün halk günü”
“Oyy başıma gelenler boyu devrilesice, Erkanmış tövbe tövbe.”
Aynur lokmaları öyle hızlı tıkıştırıyordu ki ağzına, reçelin yarısını yere yarısını üzerine damlatmıştı.
“Hay Allah ya” dedi eliyle reçeli silerken…
“Of Aynur Of bıktım senin şu sinemalarından baban bir bilse bacaklarını kıracak. Ama sen bana dua et. Kız bak sakın geç kalayım deme”
Aynur annesinin son sözlerini duymamıştı ama gerek yoktu. Çünkü her hafta aynı tantana yaşanıyordu. Annesinin sözlerini ezberlemişti ezberlemesine ama uygulamak işine gelmiyordu.
Aynur daha 15 yaşındaydı. Babası ilkokuldan sonra onu okutamamıştı. Ama zaten onun da okumakta gönlü hiç olmamıştı. İlkokul biter bitmez mahalledeki kuaföre çırak olarak başlamış kısa zamanda kalfa olmuştu. Yaşına rağmen oldukça becerikli ve hırslıydı. Arkadaşları okumayı istese başaramayacağı şey olmadığını düşünüyorlardı. Yazık ki ne ailesi ne de kendisi hiçbir zaman bunun farkında olmamıştı.
Aynur güzel bir kızdı. Gönlünde şarkıcı ya da artist olmak yatıyordu. Bir gün o dünyaya adım atacağına inandırmıştı kendini… Nasıl? Kim tarafından yapılır? Bilmiyordu ama istiyordu… Aynur’un şöhret hevesi mahalledeki figüran Aysel ile başlamıştı. Tüm kişisel bakımını yaptırmak için Aynur’un çalıştığı kuaföre gelirdi. İşte o günlerden birinde dinlemişti Aysel’in film maceralarını. Aynur yalnızca o dünya ya heves etmiyor. Artistlere karşı da tutkuyla bağlanıyordu. Tam da o günlerde âşık olmuştu şarkıcı Erkan’a… Erkan ünlü bir şarkıcıydı. Pek çok film çevirmişti.
Aysel 40–45 yaşlarında genç ve bakımlı bir kadındı. Uzun yıllardan bu yana figüranlıktan başka rollerde oynamamıştı ama hep şansının bir gün açılacağını düşünmüştü. Oda tutkuyla bağlıydı yaptığı işe ve şöhrete…
Üstelik dilinden anlayan, hayallerini dinleyen birini bulmuştu ya ondan keyiflisi yoktu.Tüm hayallerini Aynur’a anlatıyordu. Yaşını önemsemiyordu. Önemli olan aynı fikirde buluşmalarıydı. Aynur’da onu her zaman can kulağı ile dinler olmuştu. O da Erkan’a olan aşkını tutkusunu anlatırdı Aysel ablasına… Aysel söz vermişti. “Tanıştırcam kız seni “ demişti. O günden sonra Aysel ilahlaşmıştı Aynur’un gözünde…
Erkan’ı Aysel’in getirdiği dergilerin birinde görmüştü. Üstelik Aysel onun bir filminde oynamıştı. O günden sonra onun hayatıyla ilgili bütün detayları öğrenmeye adamıştı kendisini… Haftalığını dergilere, sinemaya yatırıyordu. Babasından haftalığını bitirdiği için pek çok kere dayak yemişti ama vazgeçmemişti. Âşıktı…. Hem de çok…
Sinemaya vardığında ışıklar kapanmıştı. Ama aldırış etmedi. El yordamıyla koltuğuna yerleşti. Orası başka bir dünyaydı onun için… Sinemadan çıktığında akşamüstü olmuştu. Aynı filmi, sinemadan çıkmadan defalarca izlemişti. Artık Erkan’a ait tüm replikleri biliyordu. Filmi seyrederken onunla üzülüp onunla sevinmişti. Eve gidene kadar Erkan’ı düşündü. Babası daha gelmemişti. Eve girdiğinde annesinden duyacaklarını biliyordu ama o hala filmin büyüsünden kurtulamamıştı.
Montunu çıkarıp odasına girdi. Annesinin sesi arkasından yankılandı. Odanın kapısını kapattı. Annesi “artık büyüdün salonda yatılmaz” dediğinden bu yana yüklük yaptıkları bu odada yatar olmuştu. Burası onun şöhret dünyasıydı. Evde olduğu günlerde buraya kapanır hayal âlemine dalardı. Odanın duvarlarına artistleri ait özelliklede Erkan’ın posterlerini asmıştı. Onun hayatına ait hazırladığı bir defteri vardı. İçini dergilerden kestiği resimler ve aşk sözleri ile süslemişti. Önce müzik çalarını kulağına taktı. Yastığının altından defterini çıkardı yatağına uzanıp resimlere uzun uzun baktı. Onları tek tek öptü. Söylediği şarkılarla içi kıpır kıpır olmuştu. Bir kez olsun ona dokunabilmeyi hayal etti. Ağladı, ağladı…
Annesinin sesi tüm büyüyü bozdu. Gözyaşlarını sildi. Defterini sakladı. Annesi her zamanki uyarılarını yapıyordu. Akşam yemeğinden sonra tekrar odasına kapandı. Odasında yarattığı dünyaya dönebilmek için sofrayı çabucak toplamış, bulaşıkları itirazsız yıkamıştı. Bugün seyrettiği filmi düşünerek uykuya daldı.
Sıradan saydığı günlerden birinde Aysel geldi. Sevineceği yeni haberler getirmişti. Aynur heyecanlıydı. Her geldiğinde aynı şeyleri defalarca anlatsa bile o can kulağı ile dinlemeye hazırdı. Aysel, Aynur’a ne kadar kötülük ettiğinin farkında bile değildi. Ne o, ne de Aynur şöhret dünyası hakkındaki uyarıları dikkate almıyorlardı. Patronu da birkaç kez Aynur’u ikaz etmişti ama Aysel’e “Gelme”diyemiyordu. Ne de olsa daimi müşterisiydi.
Aysel eğer izin koparabilirse Aynur’u Erkan’ın konserine götüreceğini söylediğinde Aynur heyecandan bayılacak gibi oldu. Konser ertesi günüydü. Bir an önce iş bitsin eve gidip annesine yalvarsın istiyordu. Ancak akşam istediği olmadı. Annesi de babası da gitmesine izin vermedi. Aynur odasına kapandı. Sanki dünya yıkılmış o da altında kalmıştı. Tüm gece müzik dinleyip ağladı. Erkan’ın fotoğrafları ile konuştu. Basit bir konser onun için ayine dönüşmüştü. Sabah olduğunda annesi ile konuşmadı. Akşamdan hazırladığı giyeceklerini torbaya tıkıştırdı. Kimseye göstermeden aceleyle evden çıktı.
Akşam konser vardı. Aslında babasından korkuyordu. Ama ne olursa olsun bu konsere gidecekti. İzin vermemelerine rağmen kaçmaya karar verdi. Aysel onu almaya kuaföre geldiğinde çok heyecanlıydı. Saatler ona yıllar gibi gelmişti. Panik halindeydi. Ne giyecekti? Saçını nasıl yapacaktı? Patronuna kâkülüne olsun boya sürmesini istedi. Değişmek genç kız gibi görünmek istiyordu.
Yanında getirdiği birkaç kıyafet denedi. Henüz yeni çıkmaya başlamış göğüslerinden utandı çok ufaklardı. Pamukla onları doldurdu. Makyajla tam bir genç kız olmuştu. Patronu hoşnut değildi kafasını salladı. Aysel aldırış etmedi. Aynur annesine kuaföre gelin başı geleceği için geç kalacağı yalanını söyledi. Patronun bu yalandan haberi yoktu.
Konser alanına vardıklarında Aynur artık heyecandan bitap haldeydi. Aysel onu kulise götürdü. Erkan hazırlanıyordu. Tanıştılar. Dili tutulmuştu, konuşamadı. İsmini söylemekte bile zorlandı. Erkan güldü. Hayranlarının tepkilerine alışıktı. Elini uzattığında Aynur baygınlık geçirdi. Erkan düşmesin diye kolundan tutarak sandalyeye oturttu. Aynur onun nefesini yüzünde hissettiğinde öleceğini sandı.
“İyi misiniz? “dedi Erkan.
“Ben, ben “diye kekeledi Aynur
Erkan yine gülümsedi. Hazırlıklarını tamamlayıp konsere başladığında Aynur onu sahne yanından oturarak seyretti. Sahneye yüzlerce çiçek atılıyordu. Islık ve bağırış sesleri uğultu halini almıştı. Tüm konser boyunca hayal kurdu Aynur. Gözlerini, ellerini, dokunuşunu hayal etti. “Oda benden hoşlandı “diye düşünmeye başlamıştı. Konser bittiğinde hayranları çıkış kapısına gelmişti. Dışarıda yağmur başlamıştı ama kimsenin umurunda değildi. Herkes ona bir kere dokunmak, imzalı resim alabilmek için bekleşirken o kapıda korumalarının arasında göründü.
Aynur, Aysel’in “gidelim artık” uyarılarına aldırmadan çıkış kapsına gitti. Oda kalabalığın içinde bekliyordu. Onun kendisini tanıyacağından emindi. Çantasından ona hazırladığı aşk defterini çıkardı. İlk defa bu defteri birine gösterecekti. Erkan hızla çıktı kulisten, kalabalık bir izdihama dönüşmüştü. Aynur avazı çıktığı kadar Erkan’a sesleniyordu. Elindeki defteri sallıyor ”beni al “ diye işaret ediyordu. Erkan kalabalığın arasından defteri aldı. Aynur mutluydu. Onu o kadar insanın içinde tanımıştı işte. Kalabalığı itekledi.
Ancak Erkan arabaya binmişti bile. Kalabalıkta arabayla hareket etti. Aynur kala kalmıştı. Yerdeki defteri fark etti. Onun dokunmaya kıyamadığı aşk defteri çamura bulanmıştı.Eğildi aldı. Çamura bulanmış ve ıslanmıştı. Yazılar artık okunmuyordu. Yıkıldı. Boğazı düğüm düğüm olmuştu. Bu defter çok önemliydi onun için hayal dünyasıydı aşkının şahidiydi. Ama Erkan umursamamış onu atmıştı. Gözyaşları yağmura karıştı. Boğazı düğüm düğüm olmuştu. Üşüdüğünü hissetti. Yapayalnız kalmıştı. Bir el gelip aşkını kalbinden söküp almıştı sanki. Titredi. Aysel koşarak onu taksiye bindirdi. O arkadaşları ile gece âlemine doğru giderken, Aynur evine, Erkansız cehennemine döndü. Saat geç olmuştu.
Babası onu kapıda karşıladı. Geldiğinde makyajı akmış yüzü boya içinde kalmıştı. Üzerindeki minicik etek ve gömlek ıslanmış sırılsıklam olmuştu. Perişan görünüyordu. Mantosu ve çantası izdihamda kaybolmuştu. Babası eve gelmeyince iş yerini aramış ama patronu çıktığını söylemişti. Kızgındı. Sinirden deliye dönmüştü adeta… Kızı neden bu kadar perişandı sebebini öğrenmek bile istemedi. Aynur yalan söylemiş ve geç saatlere kadar dışarıda kalmıştı. Daha ayakkabılarını çıkarmaya uğraşırken suratında patlayan tokatla yere düştü.
Babası saçlarından tutarak ayağa kaldırdı. Bir yandan vuruyor, bir yandan avazı çıktığı kadar bağırarak azarlıyordu. Daha 15 yaşında bir kızın yapmaması gereken şeyleri yapmıştı. Sebep önemli değildi hata yapılmıştı bir kere…
Aynur her yediği tokatta gerçeğe biraz daha yaklaştı. Kumdan kaleleri bir esintiyle yıkılıvermişti. “Hak etmedim” dedi içinden ama kendini savunma gereği bile duymadı. Çünkü babası ne aşkını, ne de hayallerini anlayabilirdi. Artık çalışmayı da yasaklamıştı. Odasındaki resimleri bir bir yırttı. Bundan sonra evde oturup mahalledeki diğer kızlar gibi koca bekleyecekti. Şöhret olma hayalleri de yırtılan her resimle uzaklaştı… Uzaklaştı… Gecenin karanlığında kayboldu.