bir
bir zula etmiş bir mürekkep yalayan
dilleri yuvalarında,
ellerinde bıçak, ağız ağız gezen birkaç cellat.
dil hakla izdivaca namzet imiş de
kimileri ona namahremi yar bellemiş
kimine duvağı açınca gördüğü ağır gelmiş
papilasında meskun bir damla vicdan ile
kılıç kuşanmış da cenge yeltenmiş.
izini takip edenler bulmuş bir avuç kan,
kurumuş kalmış bir cellat bıçağında
namahremle halvet olmuş dillerin
yuvalarının açılan kapaklarından
zift misali ne yalanlar taşmış
zihinlerde ne bir bent ne de bir taş kalmış.
bir mürekkebe yaban binler dilden
dökülür mü diye beklenmiş: el insaf, el aman
ya bin mürekkep yalayan?
niceleri gözlerini yollara demirlemiş
de geldiğini ne gören olmuş ne duyan.
kuru yaprakta yanan çiy damlası
bin Dreyfus peyda etmiş de
bir zola etmemiş bin mürekkep yalayan
bir.