Akşam hava biraz daha serinlemişti, güneş son ışıklarıyla ısıtıyordu parktakileri. Bir ağacın altında iki kalp… Birbirlerinden saklanıyorlar ama gözleri kendilerini ele veriyor. Uzun bir saklanıştı bu, ancak elbette bir yerde ele verecekti kendini. Kumral bir akşamüstü bu oyunun sonuna geldiklerinin farkına varmamışlardı. Masumca birbirlerine gösterdikleri ilgi, belki de onları suç ortağı yaparak bir araya getirecekti. Çünkü bu ilgi zamanla farklı hisler yaratıyordu iki ayrı bedende. Eğer bu oyun bir defa bozulursa artık hiçbir şey eskisi gibi olamazdı ve bunu ikisi de biliyordu. Ancak bozulmazsa da kendi mutluluklarından vazgeçebilecekler miydi? Akışına bırakmak ve o gün batan güneşin tekrar kendiliğinden doğmasını beklemek en doğru olandı elbet. Beklemek kolay olmasa da mümkün. Geldiğinde bulamamak ise gerçek ve acı verici. Asıl pişmanlık, işte tam o noktada en acı dikenleri ile kalbin orta yerinde bitecek.
O gün içlerinden geçenleri üstlerinde ince bir tül ile birbirlerine anlattılar. Biliyorlardı hislerini tüm çıplaklığı ile ancak o tül tüm gerçekliği bir dolunay güzelliğinde sunuyordu onlara. Sorular karşılığını hep eksik buluyordu, o eksiği de soruyu soran tamamlıyordu kendi içinde. Bitmesin istiyorlardı gün, batmasın güneş. Bilmiyorlardı dolunay da en az güneş kadar cazibeli. Bilinmezler korkutuyordu iki ürkek kalbi. Bu güçlü ilgi karşısında en güçlü olduğunu düşünen insan bile çaresiz kalıyor. Yasak elma misali yasak bir ilgiydi bu da.
Güneş battı, Ankara soğuğu kendini hissettirmeye başladı. Artık hem saklı suç ortağından hem de Ankara’dan ayrılma vakti geldi. Ayların yorgunluğu tek bir günde geride kalmıştı. Birlikte yeşerttikleri ve herkesten hatta kendilerinden bile gizledikleri saklı bahçe o gece eşsiz kokusunu etrafına yaymaya başladı. Mor bir tohum gibi düşmüştü kalbine ilk önce. Yıllarca birbirlerine olan yasak ilgileri ile yeşerttiler bu saklı bahçeyi. Gizlemenin bir anlamı kalmamıştı, çiçeklerin kokusu bir defa yayılmıştı. Vaktinden önce açmamıştı bu çiçekler ve vakitleri gelmeden solmak istemediler. Varlıklarına saygı duyuyor ve haklarını savunuyorlardı. Cevapların üstündeki tüller bir bir kalktı, dönülmez bir yola girildi. Bundan sonra her şey çok farklı oldu. Kavuşma, yalnızlık, aşk, ayrılık ve korku hepsi aynı anda aynı kalplerdeydi. Sonlarını kendileri bile bilemediler…