Unutamamak en büyük ahmaklık. Senin tek ahmaklığın buydu. Sürekli eskiyi yaşıyor, bugünde ‘onu’ arıyordun. Sana sesimle ‘yapma’ dedim; gözlerimle dedim; boyun büküşümle dedim; susuşlarımla seslendim sana. Sen bana hep sağırdın. Sen kopamadıkça, ben gücendim. En çok sana ihtiyacım vardı, senin sevgine ama ondan daha çok senden kaçmaya..

Benim ilk aşkımdın, ilk kalp atışım, ilk dokunuşum, ilk üzerime kokusu sinen.. Çok isterdim unutturmak ama bir anıyla baş edemedim. Unutmak istemeyen biri için anıların ne şiddetli gücü varmış meğer. Anılarını silemeyen sevgimin varlığı bir şey ifade etmediği için, gidiyorum senden. Kalbimi önemsemediğin için, onu unutamadığın, sevişirken onu hayal ettiğin için ve kahrolası bir şekilde bütün bunları anladığım için gidiyorum. Ve en önemlisi varlığın yokluğundan daha çok acı verdiği için gidiyorum senden.

…….

Yıllar geçti, bir gece uyandım, eşimin üzerimdeki kolunu yavaşça kaldırdım. Bir rüya görmüştüm.. Seni.. Karanlıkta yürüyordum, kendimi küçük odada buldum, her şeyi tıkıştırdığımız. Dolabı açtım. Hareketlerimi bilinçsiz bir o kadar da bilerek yapıyordum. Zaman makinesi şu fotoğraflar. Oradaydın, yanımda.. Şimdi oradaydım, yanında.. Fotoğraflara bakmaya başladım. Aldı beni götürdü kokuna, tenine, sesine, koynuna. İçeride eşim uyuyordu ama ben senin yanındaydım. Seni hep özlüyordum, hiç unutamadım…

Ne büyük ahmaklık şu unutamamak. Ne büyük, ne çok ahmağım…

Abonelik
Bildir
guest
0 Yorum
Inline Feedbacks
View all comments
%d blogcu bunu beğendi: