Sevmek onurluca…
Ayrılığa baş kaldırmak, bir deli rüzgârın peşinden gitmek gibi. Sürükleniyorum şimdi, rüzgârın beni götürdüğü hatıralara. Saçlarına takılıyor aklım; sahiden, saçların nasıl da ipek gibi, saçların nasıl da saklar acılarını!
Bastır beni yokluğuna; bir tutam yokluğuna bile muhtacım. Nefesine muhtacım; yokluğun var şimdi yanı başımda. Yokluğun, varlığındır yüreğimde. Gidişin özlemimdir, gidişin ihanete bir tokat gibi, onurluca baş kaldırır… Zaten hep onurdan, gururdan kaybeder kazanan sevgiler. Seninle kaybettik ama sevdan kazandı yüreğimde. Ben sende kaybettim ama sevdam kazandı yüreğinde. Teslimiz şimdi tüm ihtiraslara, teslimiz şimdi tüm ordulara; yüreğin tüm yenilgilere galip çıkar.
Kaybediyorum…
Dünyayı kaybetsem ne yazar kızım!
Seni kaybediyorum…
(Dünya çok mu umurumda?)
“Bana kızım deme!” diyorsun, kızıyorsun, duyuyorum… Yılların alışkanlığı, hatıralarıma tutunuyorum şimdi; bağırıyorsun dizelerime, dövünüyorsun, biliyorum. Ama unutma, sözlerim sadakatim, sözlerim yeminim. Çünkü kaybeder gerçek sevgiler. Seni kaybederken kazanıyorum; büyüyorsun içimde. Her geçen gün aklımı biraz daha kaçırıyorum.
Anıların kök salıyor, geçmişim yerle yeksan; sanki geçmişim bugün gibi gözümün önüne geliyor, ordular teslim alıyor beni. Sana kızım dedikçe kurşuna diziliyorum. Kan revandır gerçek sevgiler. Hayret ediyor insan. Beni her gün öldüren şeyi ölmek için seviyorum. “Seni ölümüne seviyorum.” sözü gerçekmiş meğer.
Kızımız olsun istiyorduk, sana benzesin diye. Şimdi kızım olursa, yine en çok sana benzesin istiyorum. Kader seni bana kaybettirdi, belki seni bana kazandırır… Sana kızım demek istiyorum, (gök olayı). Kaybetmek kazanmaktır!