Uzun zamandır aynı melodi çığlık atıyor kulaklarımda. Kim olduğum, kim olacağım, her şeyim gitti benden, kulaklarımdaki melodi dışında. Geceleri uyurken, sabahları uyanırken, rüyalarımda bile hatta ümitsizce sesin sahibini arıyorum. Bomboş bir odada oturacak bir sandalye aramaktan farksız bir çabanın içinde boğuluyorum. Boynuma kadar yükselmiş sular.
İşe gidiyorum otobüsle, homurtular ve korna sesleri arasında. Tek duyabildiğim aynı ses. Şarkılar dinliyorum son ses, duyabildiğim tek şey hep aynı melodi. İnsanlarla konuşuyorum ümitsizce, durmadan. Diyorum ki onlara ‘’Anlatın bana! Anlatın yeryüzünde ne kadar hikâye varsa sessiz kalmış. Haykırın onları bana. Haykırın, bağırın çığlık atın ama yeter ki silinsin kulaklarımdan sahipsiz kalmış bu melodiler.’’ Ama tek duyabildiğim hep aynı notalar.
Feribotun düdüğü ötüyor, martılar çığlık atıyor acı acı, benimse tek duyabildiğim hep aynı notalar. Bu sahipsiz notalar yüzünden gitti benliğim benden. Ben de sahipsiz kaldım onlar gibi. Artık aradığım kim bilmiyorum. Kendi benliğim mi, yoksa melodinin sahibi mi? Yoksa ikisi de aynı kişi mi? Emin olamıyorum hiçbir şeyden. Olduğum kişi gitti elimden, olacağım, olmak istediğim kişi de. Bir tek kulağımdaki acı çığlıklar kaldı bana ve ben artık emin olamıyorum, sesin sahibini mi yoksa kendimi mi aradığımdan. Önce hangisini bulurum bilmiyorum, kendimi mi yoksa melodiyi kulağıma yerleştireni mi? Bulursam, kimin kim olduğunu nasıl anlarım bilmiyorum. Ama bulacağımı biliyorum. Zaten bana kalan yegâne şey de bu.
Çınlarken notalar kulağımda, bir şey duymaya başlıyorum. Uzun zamandır duymadığım, notalar dışında bir şey giriyor kulak zarımdan içeriye. Şehrin, hayatın gürültüsü bu! Ve sonra yine aynı müzik. Sadece bu sefer kafamın içinde değil, tüm meydanda çalıyor. Sadece ben değil, tüm şehir duyuyor yıllardır içimdeki müziği.
Melodinin sahibi ve ben. Oturmuş, gelmemi bekliyorlar. İkisi de sabırsız, onları bir an önce sahiplerine kavuşturmam için. İlerlerken onlara doğru, bir coşkudur ele geçiriyor beni. Önce ayaklarıma sonra nefesime hâkim oluyor, koşturuyor, göğsümü sıkıştırıyor. Bir sevinç nidası fışkırıyor ağzımdan, gözyaşları süzülüyor yanaklarımdan. Tam vardığımdaysa yanlarına, kesiliyor bir bıçakla sanki tüm melodiler, tüm sesler, tüm çığlıklar. Ses gidiyor. Kafamın içinden ve meydandan. Ama ben, yetişemiyorum yakalamaya kendimi. Artık melodi de yok kafamın içinde, benliğim de. Bomboş kaldım, çekildi ruhum.