Saatlerim zamansız akıp gidiyor. Kendimi çöplüklerin kenarında arıyorum. Çöp kovasının içine bile girememiş bir ben arıyorum. Eskiden kimseler beni sevmek adına kalplerine bir tomurcuk dahi atamıyorlar diye üzülüyordum. Şimdi gözümü daha yükseklere dikiyorum, çöp kovaları, çöp kovaları bana neden yer açmıyor da, sokağın kenarında kaldım diye kahırlanıyorum. Lastik izi doluyum ciğerlerime kadar. Lastiklere sarılıp gitmek istiyorum, ama tutunamayacak kadar lime lime haldeyim…

            Halbuki siz beni kabul etseydiniz, içinize alsaydınız, temizlikçi amcaların ayak numaralarını öğrenmek yerine, o büyük arabanın derinliklerine bırakırdım kendimi ‘daha hızlı sür daha hızlı’ diyen sevinç çığlıklarım olurdu. Sizlerle olurdum, bizi bıraktıkları yerde daha sizlerden bir sürü olurdu da bende sizlerleyken ‘üşümek’ kelimesini iliklerime hissetmek zorunda kalmazdım. Kötüsünüz, beni kovanıza almadınız. Asfaltın ortasında yapayalnız bir zerrem kaldı. Beni numaralarınıza muhtaç ettiniz. O kadar hiç oldum ki, ayaklar bana uğramadan gidiyor. Bir zerreye göre sizce de acım çok fazla değil mi?

            İçinizde bir zerreye yer açamayacak kadar gaddarsınız, kalpleriniz yalnızca beden işçisi.

Ruhumuz da var.

Hey ruhumuz var

Ya da

Yok…

Abonelik
Bildir
guest
0 Yorum
Inline Feedbacks
View all comments
%d blogcu bunu beğendi: