Bu da burada böyle dursun;

Böyle, pencere kenarında.

 

Sanki bana gelmiş gibi, 

Sanki beni dinliyormuş gibi…

 

Kokusunu yel götürsün,

Toprağını karıncalar, 

Manzarasını yol işçileri, 

Yarısını okulu ekmiş öğrenci aşıklar, 

Ağrısı bana kalsın.

Bir dağ başı bulurum nasıl olsa!

 

Bu da burada böyle dursun; 

Böyle, pencere kenarında. 

 

Yalanlarını illa ki unuturum,

Sabah damlayınca yapraklarına. 

Bir ormana bırakırım şaşkınlığını, 

Daha da olmazsa masallar uydururum;

Devler bile alışır suskunluğuna. 

Bu da burada böyle dursun;

Böyle, pencere kenarında.

Morluğunu çığlığımda uyuturum.

 

Çıkmasın sonra kimsenin aklından;

Hatırını çöpçüler sorsun. 

Anlamasın sonra otobüse yetişecekler.

Günaydını öksüz kalsın dudaklarımızda.

Allah rahatlık versin 

Sabah unuttuğu şebnemini dökerken saksısına…

 

Bu da burada böyle dursun;

Böyle, pencere kenarında.

Prenses olsun rüyalarımızda.

 

Başka bir uyku bulsun kendisine;

Başka bir dağ,

Başka bir rüzgâr.

Başka bir beklemeye umut olsun.

Alını bahar bitirsin,

Morunu yıldızlar.

Bir kuş mezarının dibine dökülsün yaprakları;

Ağlamasını bastırsın uzaktan 

Karı-koca kavgaları.

 

Kökünden kimsenin haberi olmasın;

Saksısına yazılsın yalnızlığı.

Soyunu dünya gizlesin, 

Unutalım bu hırsızlığı.

Bir sarhoş ve topuklu kaldırımın koynunda, 

Bir topal köpekle biriktirelim kalanını:

Kendimizden habersiz,

Kendimizden azad,

Kendimizden yabancı, 

Kendimizden hazin,

Kendimizden yorgun,

Kendimizden yalancı…

 

Kendimizden uyanalım da sonra,

Dalalım, 

İşe güce batmış, 

İşe güce alışmış,

İşe güce sığınmış;

Az maaşlı, bol uyumlu hayatlara.

 

Bu da burada böyle dursun;

Böyle pencere kenarında.

 

Bir kıymet bilen çıkar,

Nasıl olsa!

 

– Hürol Yücel

Abonelik
Bildir
guest
0 Yorum
Inline Feedbacks
View all comments
%d blogcu bunu beğendi: