Ey çıldırışın yazarları, cinnetin afaklarında yurt kuranlar
Antologlar ve muhafazakarlar, hazzın mazeretçi avukatları
Nabzın şeşperindeki tefekkür ve mühür
Halkın dindarlara boyun eğmeyen tanrıyla yoldaşlığı
Asil insancıklar ve namlu mermisinde ateşkes
Zaman kök sökerken karanlıktan suların kabarışıyla
Tarihin harabelerinde Hitit küpleri, sonra kralların kristal başlıkları
Kaynayan kazanda şerbetli buhar
Ey yüzsüz siyaset hegemonyası, turançlar, dil şarlakları
Tokmağın deriye vuruşuyla göğe saplanan leylaklar
Gaz ve kömürden radyasyon emziriyor bilfiil canlılara acziyet içindekiler
Irkçı nefis tutkunları bütün bunlar
Ve bütün bunlar kuru, kokuşmuş, karanlık
Köleliği kara yağ tabakasına katık yapıyor salcılar
Şafaatın hudutlarından göğü kaldırıyor güneş
Bakır kapanları parçalayarak dörtnala koşan küheylanlar
Ve nereye gittiği belirsiz arabalar
Bitli yorganların astarı belki,
Belki kan misali kızılcık çayı
Çakıllı arıklar, kumlu nehirler gidenler için her şey
Güzel olana boyun eğmekteydi belki çözüm
Dağlar okyanus ve onurun umudu iken
En çıkmaz kaleleri yıkan atom ateşinde sönüyor yıldızlar
Onunla senin birbirinize sadakati gibi mi herkesin bağlılığı
İşe, aşa ve yaşa bakmadan çalışmak, aç kalmak, ağlamak
Kulaklarının acıyla çınlaması her yıldızın ölüşünde,
Ve her yarasında başkalarının yüreğine akmak
Bilmem, ben bilemem başını sonunu hiçbir şeyin
Ne tarihi, ne seneddi ittifakı ne de mecellanı
Sevgilinin ateşli dudağına konan başka bir dudak
Yapışkan sahiplenici ve işgalci elbet onlar
Kainatın en uç budaklarından başlayıp
Tohuma kadar uzanan ekmek kavgamız gibi meşru
Ölmek de yaşamak da
Sevgilinin yanağından öpmek doyasıya
Ve isyanıyla her savaşın gök kuşağını sermek yeryüzüne
Hak adına çengel takılır göğe,
Can da alınır can da verilir yere
Biz güzellik arayan insanlar,
Güzellik uğruna güneşler öldüren bizler yani
Bedeni ballanmış duysal istila nefesi ve azot kokusunda
Bahar bahçelerini yeşertmek adına devam ediyoruz yaşamaya
Bahar bahçelerini büyütmek için devam ediyoruz ölmeye
– Haydar Şahinbay