İnsanlığın tabularını yıktığımız gün, dünyaya sevgi saçılacak ve yeryüzündeki tüm bu kaos sona erecektir. Bu sevgidir ki yeryüzüne egemen olacak saygının erdemini tüm coğrafyalarda yönetim şekli haline getirecek olup da erdemi bir rejime dönüştürecek olan. Bu erdem rejimi, içerisinde saygı ve sevgiyi, hoşgörü ve şefkati, eşitliği ve insanlığı taşıyarak mücadelesine ilke edinecek olsa da aşılması gereken bir şey daha vardır. Bu tabuları yıkmak adına, sevgi ve saygıyı erdemlice dünyaya yaymak adına insan kendini aşmalı ve değiştirmelidir.
“İnsan aşılması gereken bir şeydir.” der Nietzsche[1]: İnsan önce kendisine bu erdemi ödev edinmiş olmalıdır ki erdem, erdemi çağıracak olduğundandır; saygıdan sevgi doğurmak zor olmasa gerek…
Bizler dünyanın kötülüğü küstahlığındandır dediğimizde, bu kötülüğü de ona yükleyen insandır; erdemin yerine nefreti seçenlerde insan… Mesele ne kadar insanlığı yaşatabiliyoruz, ne kadar sevgiyle yaklaşabiliyoruz ona, ne kadar erdemlice soluk alıp veriyoruz; dünyanın toprağında? Değişmesi gereken nefretin saçtığı soğukluğu, sevginin ve şefkatin sıcaklığına çevirmek; tabuları yıkmak, maskelerden arınmak; tebessümlerin ardına saklanan kötülüğün sahteliğine karşı savaşmak; karanlıkla sınananlara aydınlığın ışıltısından bahsetmek ve onlara el uzatmak; çekip almak insanı bu uçurumun kenarından ve ona erdemlice yaklaşmak adına; insan değişmelidir!
Bizler, kötülüğün arzusundan beslenenlere haddini ve hududunu bilmediği hatırlatmak, saygıdan doğacak olan sevginin erdemini tüm coğrafyalarda yaşatmanın büyüklüğü hissettirebilmek ve karanlığın aydınlanacağı sabahların gün doğumunu hatırlatmakla görevlendirildik…
Bugünümüze bulandırdıkları çamuradır sözüm; karanlık olanın saçtıklarına, tüm coğrafyalarda kaostan beslenen karanlığın insanlığına, denizlerin uçsuzluğuna bulandırdıkları kirli sulara, gökyüzünün maviliğini siyahla çevreleyenlere ve insana insanca yaklaşmayan bu nefret sevicilerine bir had bildirmek bizler için onur mücadelesi olmuştur.
“Sahiden, kirli bir ırmaktır insan. Kirli bir ırmağı içine alıp da bozulmadan kalmak için, zaten bir deniz olmak gerekir.“ der Nietzsche[2]. Denizler buradadır, insanlık buradadır; aydınlığın çocukları, iyilik savaşçıları, erdemi çıkarsızca tüm coğrafyalara yayarak sevgi ve saygıyı yaşatan dünyanın insanlığı buradadır. İnsanlık öldü mü sanıyorsunuz? Bu büyük bir yanılgıdır!
Kötülük kendine saldırdığında; iyilik, iyiliğin yaralarını sarmak adına birbirine el uzatıyordu. Kötülük yalnız kaldığında; iyilik, iyi olana koşuyor, insan kalabilene ve tüm sevda sahiplerinin gözyaşlarına umut oluyordu. Bir umut doğacaktır, tan ağardığında… İşte o gün, bu kötülüğün teslim oluşuna şahitlik ediyor olacaksınız. Bazı insanlar kirli bir ırmak olsalar da elbette bu ırmağı deniz çekip alacak ve pisliğinden arındıracak onu; suya bulananlar koskoca denizi kirletebilir mi sanırsınız?
İnsan bir ırmak, bazen kirli bazen temiz…
İnsanlık bir deniz, her zaman temiz!
İyi kalalım, temiz kalalım, erdem taşıyalım gönlümüzde…
Umut olalım, sevda saçalım; çınarlar, fidanlar yeşersin yeryüzünde…
Uzatalım elimizi ihtiyacı olana, düşeni tutalım tüm uçurumlarda!
İnsan doğduk, insan kalalım da erdemi yaşatalım; insanlık ölmesin, denizler ölmesin diye…
“Şimdi cesaret edin yalnızca, trajik insanlar olmaya: çünkü kurtarılacaksınız.”[3]
– Ömer Memoğlu