Çürüyor eşkâl-i zaman…

Saklı, aklımın beceriksiz oyunları.

Kalkıp gidiyor umut bir anda!

Sustuklarım sonsuz bir iğne ucunda!

Adina!

Tutsak, pelesenk kelimelerim.

Cezası mı bu bedenimin!

Semada bir fırtına ummanları aşan…

Delip geçen yazgıyı,

Belki de boyun eğen!

Ya da…

İki başlı bir kartaldır, fermanımı veren!

Adina!

Saçların mıdır gecenin karası?

Başındaki toka zehir saçıyor.

Boşluğa istiflenmiş mavi kelebeklerin.

Tüm kutsallar, elimde can veriyor!

Kervanlarla kaybettim yolumu.

Engerekli bir yılan dolanır kollarıma.

Şahmeran oldum dağlarında.

Tuzu oldum gözlerinin.

Yaktın genzimi, bitirdin sesimi!

Kahpece vuruldum sol şakağımdan!

Dikenli tellere gömdün can-u cismimi.

İhanet Yağdı bulutlardan.

Aşk yiğitçe dövüşmekti oysaki…

Eksilttin!

Adina!

Dokunsalar, ah bir dokunsalar!

Yitip gideceğim kupkuru!

Kaç beden gerek sana, kaç ruh?

Bulabilmen için huzuru!

Bir şeyler eksiliyor, bir şeyler çoğalıyor.

Bir mızıkanın akordu parmakların.

Değdikçe alev saçıyor tırnakların!

Kanlı bir savaş her şeyden arta kalan!

Acıtıyor, can alıyor bakışların!

Adina!

Çılgınca bir bekleyiş bu…

Sancısız bir doğum, sancılara yön veren!

Can içilen ab-ı hayat yerine.

Haritası aldırmazlığın!

Pıhtısı gururun!

Kibrin sabrı!

Yalanla gerçeğin karıştığı,

Düşüş ve kalkış…

İnmesi kalbin, sınırı tahammülün!

Bu öyle bir an ki!

Kalmak, gitmek…

Sevgi, nefret…

Umut, keder…

Ve Adina…

Ve…

Kusursuz ölüme direnmek!

 

– Binnaz Deniz Aydemir

Abonelik
Bildir
guest
0 Yorum
Inline Feedbacks
View all comments
%d blogcu bunu beğendi: