İncecik oyalı bir sokaktan geçiyorum ellerim cebimde
Müstehcen kahkahalar patlatan kadın dolu bir sokak
Karanfilleri ağartılmış, gölgesi deminde ısınıyor
Elimin kenarıyla ittiğim güneş pencerelere çarpmış
Mevzu bahis kadınlarsa namusunu altına alarak
İskemleye oturup ısıtıyor çözmek için.
Ve gözlerim ağızlarında sakız gibi çiğneniyor.
Kaldırımlara satır satır kunduracılar dizilmiş
Çekiçleri çivilerle öpüşmekli
Ne kadar da güzel bir aşk!
Öptükçe batıyor köselenin döşüne
Bu yollar kayıp siluetleri kusmuyor üzerime
Zangoçlar kulaklarımın mahallinde tepiniyor
Herkes tek başına gibi, görmüyor kimseyi
Çarpışacak olsalar takıldım sanırlar.
Kum gürültülü bakışlar açan birkaç demet
Karanfiller ağarmış, arı çırpınışları batan ten,
Yatağına hasret bir döş…
Müstehcen kahkahalar patlatan kadın dolu bir sokakta.
Bırakmak vardı eski günleri kuru güllerin arasına
Kitaba gerek yok sokağın ortasına bırakmak…
Kabul, biraz soğuk olabilir ama kuruyacak eski günler
Ve ölecekler solarak.
Neden bu sokak bilmiyorum
Fakat bilenler var gibi meramımı.
Biraz fısıldasalar keşke, dinlemeyi yalasa ipuçları.
Kimseden ses yok
Cebimdeki birkaç akçe daha gürültülü oysa.
Neden ağlarım bilmiyor ahali yürürken tezgahların önünden
Kimi bakardı, kiminin umurunda değilim.
Manav, kunduracı, balıkçı ne de kahkaha patlatan kadınlar.
Sokaktan ayrılmak pek de kabil değil
Balıkçıların gürültüsüne sırnaşan kedi gibi
Ve murdar bildi kedi, yiyemedi diye beni
Çok şey bilirim aslında susarım
Siz bilin bildiğinizi, bense gülüşlerimi kıstım beklerim.
Makyaj yapmayan bir kadın: Ondan, emin olabilirsiniz
Suratında tablo olanlarsa fırçaya revadır.
Duada bir ihtiyar görünür, mihrabı ıslatır
Sonuna âmin koymamış avuçlarını yüzüne çalarken.
Namazı namaz mı bilmiyor, duası dua mı?
Beni de bilmezler neye dolaşır fikirlerim
Neye ağlar neye gülerim?
Kubbelere hac mı giydirdim ki yas tutayım
Tek derdim bulvarları dönen takların yırtılması mı?
Yoksa namusuna oynanan büyük bir kumar mı?
Belki de ceketini bırakıp giden bir kumarbaza gülüyorum.
Unutulan anılar ajandasına gitti aklım bir ara.
Ağaran karanfilleri görünce üzgün,
Ötüşler çekilir yuvalarına ağırdan
Sokak sessizlikle düette,
Fakat perdelerin ardındaki gölgeler…
Perdelerin ardındaki gölgeler ışığı ardına almış
Göremesem de gözleri karanlık aydınlatır
Meğer susmakmış bu şehrin Tanrısı
Konuşunca şirk koşarlarmış
Sözler şeytan, diller zebani bilinir buralarda
Sadece gülebiliyor ahali.
Ne hoş geldim bu sokağa ne de sefa
Karanfilleri büklümlüce gördüm ağarır
Yıldız toplayan, gece biçer usulca
Ahali, topluyor ışıkları ağır ağır pencerelerden
Ve kovar beni konuşmadan karanlıkla
Ben elveda derim, ahali tövbe…
Neden bu sokak anladım şimdi
Konuşun! Birkaç kelime bilinmeyen anlatın
Müstehcen kahkaha patlatan kadınlara.
Anlasınlar gerçeği bilsin beni ve yeniden tanısınlar
Anlatmalısınız gerçeği
Geçen günlerin hatrını bilip
Yoksa çekip gideyim mi anılardan koparak
Ben sustum, dilim ölü, gururum çiçekli.

 

– Gökhan Yıldırım

Abonelik
Bildir
guest
0 Yorum
Inline Feedbacks
View all comments
%d blogcu bunu beğendi: