Karanlık, sessiz karanlık
beni girdaba sokan karanlık, sonumu hazırlıyor.
Duyuyor musun yağmurun sesini?
Ürkütmüyor, gök parçalanması
gök parçalanıyor ve ben çıplak ayak yerdeyim.
Bir yalana tutunuyorum
kadınla adamın aşkına, kalp çarpıntılarına.
aklımı kurcalıyor, vedalaşamamaları
kadının elinde bir mektup dahi olmaması
kime küfredip, hangi mektubu yakacaktı ?
Lince uğramıştı sevgisi.
Adam gamsız ve kamçılıydı,
salyalarını zehir zemberek saçıyordu.
Burada bu yalandan düşüyorum
sokak lambasının sarartısı beni öldürüyor.
Göğsümdeki fırtınaya inşirah dileniyorum.
sığıntı sevinçler, yuvaya dönmeyen kuşlar..
Hangi kefaret, baykuş tepemde.
Allah’ım sustur çığlıkları, çıldırıyorum!
Oysa katlanıyorum kalabalığa, betona ve kevaşelere
yeşile hasret.
Dur, sonuna nokta koymadığım cümlelerim var.
Öfkesini kınında tutamayan sen mi beni alt ederek,
dirimin üstünde namazımı kılacaksın?
Ben bir üveyik değilim ki sana karşılıksız kalayım.
Yıkıma yıkım.
Haydi!
Doldur ceplerini, yere saçtıklarım senindir.
Ebedi ızdırabın helali hoş olsun.
– Zeynep Bayır