Düşündüğüm şeyleri yapabilmeyi çok isterdim. O kadar büyük düşlerim yok aslında herhangi bir insanın düşünebildiği kadar, bir Nobel ödülü veya bir bilim kurgu kitabında yer alacak kadar büyük düşleri olan biri değilim.
Herkesin mutlu mesut yaşadığı, ömrünü rahatlık içinde tamamladığı bir düşüncem, bir hayalim de olmadı hiç. Ben kendi hayatımı düzene sokamadan başka birilerinin hayatı için düşünebilecek kapasitesi bulunan biri olmadım, olamadım. Aslında bu dediklerimi düşünen biri olabilirdim; keşke bunu düşünen, yapabilen bir insan olsaydım. Çok isterdim, gerçekten. Maalesef yaşadığımız hayat bizi düşünmekten çok çalışıp düşünmemeye teşvik ediyor. Şimdi bu dediğimden sonra siyasi bir mesaj vereceğimi düşünüyorsanız fazlasıyla yanılıyorsunuz. Bizler siyasi – sosyal yaşamdan daha çok, artık günümüz gereği ekonomik yaşamla mücadele eden bireyleriz. Ekonomik gücümüzün el verdiği kadar yiyip, el verdiği kadar içip, el verdiği kadar gezip, el verdiği kadar yaşamaya çalışan insanlarız. Hepimiz isteriz düşündüğümüz, planladığımız her şey gerçekleşsin, bu umutla bakarız, bu umutla yaşayıp, bu umutla çalışırız. Ama bunların hiçbiri bizim için geçerli olmamakta… Hepimiz sevemediği işleri yapıp, hak etmediği ücreti alıp, hak etmediği bir yaşam sürmeye çalışan insanlarız. Artık Dünya’yı değiştirebileceğine inanan çevremizi bile değiştirebileceğimize inan insanlar değiliz, artık sadece kendimizi değiştirmeye uğraşan insanlarız. Bence önce kendimizden başlamalıyız değişime. Değişim bir denklem gibidir, azdan çoğa artarak yükselir. Biz kendimizi ne kadar değiştirebilirsek o kadar çevremizi, bir o kadar da dünyayı etkileriz. O zaman düşündüğümüzü ortaya koyup, o düşüncemizi uygulayabiliriz. Düşünceleri uygulamakta bu kadar karamsar olan biri (ben) bile bu görüşe inanıp bir şeyler başarabilir.
– Can Yıldırım