Baskıyla, sözel ve bedensel şiddetle büyüyen, kıyaslama yapılan, fikri dahi sorulmayan dünün çocukları bugünün yetişkinleri özgüveni gelişmemiş, toplum korkusu olan, kendini ifade etmekten, yanlış anlaşılmaktan korkan, içindekini dışa vuramayan birer birey oluyorlar. Bir de her istediği altın tepside önüne sunulan, her şeyin en iyisine sahip, bir gözyaşıyla her şeyi elde edebilen şanslı sanılan ancak şansız çocuklar var. Sonra ne mi oluyor? “Zaten bunun böyle olacağı belliydi, zaten bu çocuk hep içine kapanıktı, sen zaten iki kelimeyi bir araya getiremezsin, sen anca bu kadarsın… Hiçbir şeyle mutlu olmuyorsun, yediğin önünde yemediğin ardında, ne istedinde yapmadık nankör seni…” gibi yıkıcı duyumlara maruz kalıyorlar. Okulda, iş yerinde, arkadaş ortamında pasifleşiyor ya da agresifleşiyor. Fikirleri önemsenmiyor, sorulmuyor ya da insanların kendini önemsemesi için kendinden başka hiçbir şeyi ya da hiç kimseyi gözü görmüyor. Hakkını arayamıyor daha çok sorumluluk yükleniyor ya da her şeyi o gözetsin, herkes etrafinda pervane olsun önce o dikkat çeksin istiyor. Her durumda birey kendini zamanla suçluyor, yıpratıyor… “Ya başaramazsam, ya yanlış anlaşırsam, beni sevmezlerse, dışlanırsam, ben en iyisiyim, benim söylediğim olacak, ben ben ben…” Kendi içinde çığlıklarla boğuşuyor. İçine kapanıyor ya da özgüven sanılan şey baş edilemeyecek bir egoya dönüşüyor. İste bu iki durum da yanlış evlilikleri, yanlış arkadaşlıkları ve nice yanlışlıkları peşinde sürüklüyor… Ve sonuç: Birey kendine ve hayata küsmüş, gülmeyi unutmuş, hırs gözünü bürümüş, yalnızlaşmış, var olmaya çabalarken yok oluvermiş… İşte bu yüzden yapmayın… Sevginizi hissettirin, gece uyurken değil her an öpün, sarılın. Sevgi denilen şey maddiyattan çok ama çok daha öte bir şey. Çocuklarınız özgür bırakın, kırsınlar, döksünler, bir kere değil on kere düşsünler ama kendileri ayağa kalksınlar. Bir soruyu yüz kerelerce sorusunlar ve siz bıkmadan usanmadan cevap verin. Her istediklerine hemen ulaşamasınlar. Çabalasınlar ve hayallerin bu kadar kolay ulaşılabilir olmadığını anlasınlar. Vazgeçmeyi, beklemeyi, biriktirebilmeyi, paylaşmayı, sabrı öğrenebilsinler. Çocuktur anlamaz, birtanecik evladımız var demeyin. Fikirlerini, düşüncelerini önemseyin. Sorumluluk verin. Hedef koyun. Gerekirse saatlerce dinleyin. Her çocuk farklıdır, asla kıyaslamayın. Unutmayın; sorgulayan, dağıtan, kendini rahatça anlatabilen, paylaşmayı bilen, sabrı bilen çocuk bugünün yaratıcı, kendini, fikirlerini rahatça ifade edebilen, başarının kendi elinde olduğunu bilen, hayata küsmeyen, önce kendini sonra evreni seven bireyleri olurlar… İste incecik bir çizgi hassasiyet gerektiren bir sınır… Bunu kontrol etmek, izlemek, gözlemlemek ve tutarlı olabilmek… Her şey sizin elinizde sevgili anne babalar. Kesinize sorun. “Çocuğumun nasıl bir birey olmasını istiyorum? ” Cevabı sizde saklı…
– Seda Baş