Ayrılığa dair…
Hafif bir müzik çalar bir yerlerden, çalınır kulağına. Sen sadece duydun sanarsın kulağınla oysa çoktan işlemiştir yüreğine.. Sözler ağır ağır anlamlanır, anlamlar yaralar. Çünkü bu günlerde her şeyin anlamı ayrılığa çıkar. Sözler, şiirler, şarkılar, belki bir çocuğun gülüşü, anne şefkati, bir çiçeğin rengi ya da yağmur damlalarının ahengi.. Birlikte ama ayrı ayrı, tek tek toprağa düşen yağmur damlaları, birbirine çarpmadan kırmadan damla damla rahmet. Çoğu insanın yapamadığını yapar yağmur damlaları. En tepeden en dibe düşerken bile yan yanadırlar. Öğretirler bize ahengi. Kim bilir kaç sevgiliyi ıslattılar usul usul kaç sevgili aynı yağmurun altında ayrı ayrı ağladı kim bilir? Her aşkın sonu ayrılık mıdır, sevgililer hep ayrı mı düşer ayrılık da sevdaya dâhil midir? Bilmem. Ama insana imtihan olarak özlemek yeter derler. Bazen bir şehri, bazen bir nefesi. İnsanoğlunun en ağır imtihanı belki de ayrılık. Aynı lokmayı paylaştığın, aynı yastığa baş koyup aynı düşü gördüğün kişiden ayrı düşersin birden. Yok ayrılamam ben bu gözlere bakmadan yaşayamam dediğin kişi el olur, yedi kat yabancı yakının olur da onunla gelemezsiniz bir daha yan yana, küçücük şehirde hep o filmlerde gördüğümüz karşılaşmalar hayal olur. Eksik kalırsınız tastamam görünmeye çalışarak üstelik. Zordur velhasıl ayrılığın her türlüsü.
Kader deyip çaresiz kabullenmeli mi, kaderden kaçıp kaderine yakalanan aciz insan yoksa uğruna her şeyle savaşmayı ateşe uçan pervane misali yanmalı mı? Bilinmez ama bence yüzyıllardır aynı ateşle yanan aşıklara bir cevabı çok görmemeli. Belki de ayrılığın cevabı kavuşmalarda saklı. İlk ayrılığımız değil sonuçta. Bazen yardan, bazen serden ve dahi günü gelir bu dünyadan, çok sevdiğimiz yaşamdan ayrılırız vakitsiz. Zaten tüm ayrılıklar vakitsizdir.
– Cemile BEYAZÇİÇEK