İnsanlık hayatın başlangıcından beri, bir şeyin kendisini koruduğunu veya onun için kafa yorduğunu düşünmektedir. Çünkü insanlar kendi içinde bile anlaşamaz, sürekli dış etkenler ile hayatlarının şekillenmesini izlerler. İnsanların her zaman beklediği bir şey vardır.
Çocukluk evresinde oyunlar oynayıp eğlenmeyi amaçlar ve bazen oyunlarda başarılı olmak isterler. Bunun hiç kimseye zararı da olmaz çünkü bir insanın başka bir insana zarar verebileceğini düşünmezler. O kadar saftır ki çocuklar! Zaman geçtikçe ergenlik evresine gelindiğinde artık amaçları eğlenmek değildir çünkü gerçek anlamda eğlenememektedirler. Eğlenmeyi unutturduğunu düşünmeye başlamışlardır bu dünyanın. Oysa bu dünya değildir onlara eğlenmeyi unutturan! Onlar kendi hayatlarına şekil verememekten korkmaktadırlar artık. Çünkü oyun oynadıkları zaman artık çevrelerindeki arkadaşları oyunu kazanmayı amaçlamaya başlayan bireylere dönüşmüşlerdir. Peki, oyunu kazanınca mı mutlu olacaklardır? Elbette hayır. Biz toplum olarak çocuklarımıza gerekli olan özgür iradelerini verirsek eğer onlar bizden daha iyi tanıyacaklardır kendilerini. Daha iyi yönetecek, kendi geleceklerini daha iyi şekillendireceklerdir. Yani, sadece onları doğru yönlendirmek gerektirmektedir. Yanlış bir yönelime girdiklerinde bunun yanlış olduğunu söylemek ve nihai kararı yine onlara bırakmak gerekmektedir. Çünkü çocuklar yetişkin olduklarında kendilerinin seçmediği bir gelecekte mutlu olmanın yollarını arayacak ve belki de yanlış yollara tevessül edecektir. Ülke olarak da bu imkânların sağlanmasını teminat altına almak gereklidir diye düşünüyorum. Her çocuk kendini özel hissetmeli, bir yarış atı olarak düşünmemelidir. Ben bir uzman değilim ama öyle düşünüyorum ki çocuklara herkesle eşit olduklarını ve aynı zamanda herkesten farklı ve özel olduklarını hissettirmek en doğrusudur. Çocuklarımız bizim geleceğimizdir. Onların doğru şekilde yönlendiricisi olduğumuz zaman Wilhem Reich’ın da dediği gibi
“Ekinler Tohum, tohumlar ekin verecektir.” .
– Cihan Altınbaş