“Ne yazıyorsun?”
“Yazı yazıyorum.”
“Bana hayatını yazıyorsun gibi geldi.”
“Kim bilir belki hayatımı yazıyorumdur. Kimileri yazı yazar, kimileri yazıyla hayatını yazar. Yazı onun hayatı olmuştur. Ben de onlardanım.”
Bugünüm bambaşkaydı. Başka ben olmuştum. Kim bilir belki haberli belki de habersizdim bu durumdan. Ne şekilde olursa olsun bambaşka benliğe bürünmüştüm artık. Mizacım, mizahım bile değişmişti.
Çevremden duyar oldum artık kendimde göremediğimi, duyamadığımı. Herkes beni gözler, takip eder olmuştu. Tıpkı sonbaharda dökülen yaprağı izler gibi. Hâlbuki sonbahar da dökülen yaprakları izlediğimizde duygu olur ister istemez. Ama o kişiler başka amaçla etrafımdaydılar…
Onlar beni izleyen, kusur arayan, benliğimi bulmaya çalışan kişiler olma statüsüne sahiplerdi. Bir kusur buldukları zaman da doğruyu meydana çıkarmak yerine yanlışı bulup yanlışı gün yüzüne çıkarırlar. Bu durumu da kendi aleyhine kullanırlar. Benim hayatımda ki yerleri kazanılmış statü değil de edinilmiş statü bu yüzden. Hiç bir çaba harcamadan girmişlerdi hayatıma. Beni kazanıp ondan sonra izleselerdi ya dökülen yapraklarımı. Hiç yoktan yapraklarımı döktüğüm an hissettiğim duyguyu hisseder, belki de bana değişim konusunda hak verirlerdi…
Çünkü onlar hiç böyle olmadı. Yaprakları kıble yönünde esen rüzgâr misali dökülenlerdendi onlar. Ama benim rüzgârım mevsimim günüm saatim farklıydı…
Benim rüzgârım tayfun – kıble rüzgarı vs. içlerinde en yıpranmışı, en yosun bağlayan, gövdesine sarmaşıklar saran ( her sarmaşıkta anısı olan ), en çok yağmur yiyen bendim
( yağmurun her damlası gözyaşımdır ) …
Her yaprağım döküldüğünde bir ahh ettim, bin ahh işittim. Çünkü hayatımda hâlâ beni izleyenler vardı. En çok da kusurlarımı arayan vs. O yüzden çoğu zaman ahh etmek yerine, mutlu olmayı tercih ettim. Mutlu olduğum zamanlar sanki dökülen yapraklarım bana ev oldu. Beni yalnız bırakmayan, beni sonbahar yapan geri dönmüştü sonuçta. Kim mutlu olmaz ki arayışının içinde kendini bulan kişi olduğu zaman? Evimi buldum var mı bundan güzeli? Ev deyip geçmeyin, evde tanınır insanlar, kişilikler, karakterler…
Son son son… Ben yapraklarımı döküyorum artık, mevsimime yenik düşmüştüm. Artık ilkbahar zamanına girme vakti gelmişti. İnsanların kaybettiği benim kazandığım mevsim. Çünkü yaprak açıyordum. O kadar acıya rağmen. O kadar gözlenmeme rağmen. Şimdi benim nasıl meyve verdiğimi izlesinler. Tamam belki yine izlemezler, gözlerler ama bu sefer imrene imrene izleyecekler…
– Selma DERE
Kitap fuarında imzalı kitap söz verdin arkadaşım 🙂 Yolun bahtın açık olsun bitanem . Her şeyin en güzeli değil , en hayırlısı seni bulsun …
Emeğinize sağlık.Daha iyi yerlere gelmeniz dileğiyle😇
Elinize sağlık . Kaleminiz daim olsun . Bi imzalı kitapta benim 🙂