Bu dünya iyice cılkını çıkarmıştı bir şeylerin. İnsanların delirmeden kalması bir yetenek olmalıydı. Güçlü kalmak, gülmek ya da mutlu olmak dünyalar zoru olmuşken, sahte gülüşleri, anlık heyecanları konu dahi etmiyorum. Bence hepimiz bir miktar delirdik. Bu hayatın yükü ağır geldi omuzlarımızda ya da biz kendimize hep hafife alıştırdık. Ufak bir darbede sendeleyip kalmamız gerekirken yerle bir olup silindi adımız tarihten.
İçimizde bir his barındırıyoruz ama ne? Mutluluk desen değil, acı desen değil. O küçücük kalbimiz bir hissin etkisinden çıkamıyor, çıkamadığı gibi bir de bilinmezi peşinden sürüklüyor.
Aslında hiçbirimiz kendimiz değiliz bunu yazıp dile getiren ben bile. Hepimiz farklıyız; ailemizin yanında göründüğümüz kadar güçlü, mutlu ya da gamsız değiliz. Arkadaşlarımızın yanında olduğumuz kadar güzel samimi içten değiliz, işyerinde olduğumuz gibi ciddi ve hiç sıkıntısı olmayan insanlar değiliz.
Takmışız yüzümüze birer maske dolaşıyoruz sokaklarda. Kimimiz mutluyuz bu maskelerle kimimiz ise bir de taşıdığı maskenin altında ezilmiş. Omuzlarında hem kendinin hem de o samimiyetsiz ve soğuk maskenin yükünü taşıyor.
Aslında bu taktığımız maskelerin amacı toplumda farklılık oluşturmamak için. Kimse bize deli, güçsüz, mutsuz demesin diye ama insan yeri geliyor deli yeri geliyor hem mutsuz hem güçsüz oluyor.
Toplum için yaşadığımızdan asıl benliğimizi unutuyoruz ne yazık ki. Bizim kendimizi kucaklamamız gerekiyor önce o maskesiz halimizi. Biraz ön sevgi biraz ön huzur…
Kendimiz için…
– Büşra Canbaz