Hep sorardın.
Bizim seninle ne ortak noktamız var?
Aynı geminin batan insanlarıyız biz.
Devinimi bizi devirmek olan kapital dünyanın,
Silik resimleriyiz.
Neyse ki ölmek var işin ucunda.
Ölmek, ölmek ve kendini bulmak.
Yaşamanın tarifsiz kalabalığına inat
Issızlıkta.
Şu kendinden başka her şeyi bilen
Erdem yoksunu insanların yortularındansa,
Katılmaya daha layık törenler buldum.
Bir kazada cesedi paramparça olmuş
Bir genç kızın,
Uçurumda asılı olan hayallerine
Saygı duydum, mezarlıklardan çok.
Hep anlattıkları ama hiç olamadıklarına özendim.
Kalbini bir darphane çıktısına
İpotek ettirenleri seyrettim.
Avuç avuç topladım dökülen insanlığı eteğime.
Sonra salıverdim bilinçsizce,
Bir oyun parkında hepsini.
Ziyan oldu sandığım insanlığı,
Salıncaktan düşen arkadaşının
Kolunu öpen bir çocukta görünce.
Tek bulduğum insanlık olsaydı keşke.
Kokusuna hasret kaldığım saflığı buldum.
Elim saçlarına değince,
Yıllardır rüyalarıma giren huzuru buldum.
Hayrandım, teslimdim, köleydim.
Masumiyet denilince
Hükümsüz olan aklıma.
Ve kalbime,
Görünmeyen sokaklarda
Delicesine çarpan kalbime
Mağluptum.
Kördüm, sağırdım, yoksuldum.
Ama gururluydum.
Satmadım derimin altındaki
Kıymetimi.
Satmadım.
Hala benim nefesimdir bu nefes.
Ve hala benim ruhumdur bu ruh.
Siz sandınız ki ben kaybettim.
Ben anladım ki siz kayboldunuz.
Yazın şimdi alnınıza.
“Biz oturmayı seçtik.
Emperyalizmin kucağına.”
Yazın.
“Tarihin altın harflerine
Böyle sattık kendimizi.”
Yazın.
“Beş para etmezdi şu dünya
Ama açtık ellerimizi”
Ve hatırlasın
Hatırlayacak olanlar
1400 yıl öncesini.
Batıl zail olur, hak gelince
Ve şüphesiz batıl,
Mahkûmdur yok olmaya.
Vildan Şişman