Artık mezun olmuştu. Ama içinde bir hüzün vardı. Daha önce hiç gelmediği bu şehre gelmesinin üzerinden dört sene geçmişti. Mezuniyetinde yalnızdı. Annesi ve babası ile sevincini paylaşamamıştı. Diplomasını alan arkadaşları ailelerine sarılırken üzüntüsünü gizlemek için başını öne eğdi. Tören sonrası okuldan çıkıp, durağa yürürken insanlara bakıyordu. Otobüs beklerken, elindeki kâğıt parçasına baktı. Gözyaşları yanaklarından sicim sicim süzüldü…
Cafe okula yakın sayılırdı, oraya gelip de camekândan mutluluklarını görünce içi daha da acıdı. Eve vardığında bardaktan boşalırcasına yağmur başladı. Islanmadığı için kendini şanslı hissetti. Pencerenin yanındaki kanepeye uzanıp gözlerini tavana dikti, diploması elinden düştü geleceği hakkında ne yapacağını hiç bilmiyordu.
Tek odalı evinde çok eşyası yoktu. Bir kanepe, bir kaç yer yastığı, bir televizyon, buzdolabı, yemek yapmak bir tencere ve bir piknik tüp. Gününün çoğunu dışarda geçirdiği için televizyonu pek açmazdı. Yağmurun sesini dinledi, sonra da karnının acıkmasını. Kalkıp mutfağa gitti, dolabı açtı içinde dünden kalma makarna, iki de yumurta vardı. Dolabının kapağını sertçe kapattı. Ceplerini yokladı. Sadece birkaç lirası vardı. Dışarıda yağmur dinmişti. Tam kanepeye tekrar oturacakken zil çaldı. Önce kapının gözünden baktı, gelen kapıcıdan başkası değildi. Daha aidat parasını ödeyemezken hayatını nasıl devam ettireceğine dair bir sürü soru beynini kemiriyordu. Kapıcı bir süre bekledikten sonra gitti.
Aynı vakitte arkadaşları konuşurlarken bir karara varmışlardı. Ortak iş kurma fikrini benimsemişlerdi. Eksikliğini hissettikleri arkadaşlarını aradılar. Ve onu da cafeye çağırdılar. Sesinden keyifsiz olduğu anlaşılıyordu. Nedenini biliyorlardı. Hesabı ödedikten sonraki durakları onun evi oldu. Sürpriz yapacaklardı. Televizyonda öylesine gezinip makarnayı kaşıklarken kapının sesiyle irkildi. Herhalde bu kez de ev sahibi geldi diye düşündü. Ne de olsa birikmiş borcu vardı. Biraz da korkuyla kapısının kolunu indirmesiyle onları karşında görmesi bir oldu. Şaşkınlığı yüzünden okuyordu. Geleceklerini hiç ummuyordu. Ne de olsa aileleri gelmişti.
O, garip bir ifadeyle kalmıştı ki bir anda onlarca kişi tek odaya doluvermişlerdi. Saatlerce konuştular geleceklerinin temelini atmış oldular. Bu tek odalı ev onlar için bir başlama çizgisi olmuştu.
Sena SABCIOĞLU