onun da kalbi kırılmıştı
benim de –
bir sevdanın avareliğini yaşıyorduk sadece
üflediğimiz bu ruh
bir acılar bütünüydü içimizde
hangi kapı açılsa
zaman; soysuz bir maskara –
tadını çıkarıyordu
bu yitik iki sevdanın
uslanmaz yanılgılarında
senin gözlerinin karesini alsaydım
kökleşmiş yalnızlığım
kurtulur muydu
iki aşığın çoğul tekliğinde (!)
bilmiyorum ki şimdi
şehirlerde;
ışık saçmaktan başka bir işe yaramıyorsa
ne senin
ne de benim yüzüm tutuyorsa
artık bu sevdaya
ne kalır
tesadüflere inanmaktan başka?
Fırat Kayalı